
Fıtır Ve Kurban Bayramlarında Meşru Olan Zikirler Ve Dualar
Fıtır Ve Kurban Bayramlarında Meşru Olan Zikirler Ve Dualar Bayram gecelerini, Allah’ı zikretmek, namaz kılmak ve diğer ibâdetlerle ihya etmek, bilindiği gibi müstahabdır. Bu hususta varid olan şu hadîs delildir:
Fıtır Ve Kurban Bayramlarında Meşru Olan Zikirler Ve Dualar
Bayram gecelerini, Allah’ı zikretmek, namaz kılmak ve diğer ibâdetlerle ihya etmek, bilindiği gibi müstahabdır. Bu hususta varid olan şu hadîs delildir:
452- “Kim bayram gecelerini (ibadetle) ihya ederse, (âhireti unutup dünyaya bağlanmakla) kalblerin öldüğü gün onun kalbi ölmez.”
Yine şu rivayet vardır: “Kim, iki bayram gecesinde Allah’dan sevab bekleyerek ibâdet ederse, kalbler öldüğü zaman onun kalbi ölmez“[1][7]
İmam Şafi’î ile İbni Mace’nin rivayetleri böyledir. Bu zayıf bir hadîstir. Ebu Ümâme’nin rivayetinden merfû ve mevkuf olarak bunu rivayet ettik.îki yönü ile de zayıftır; fakat faziletle ilgili hadîslerde müsamaha vardır. Nitekim kitabın başında bunu belirtmiştik.
Ne kadar bir zaman ibâdet etmekle gece ihya edilmiş olur, konusunda alimler ihtilâf etmişlerdir. Bu hususta en sağlam görüş, gecenin büyük bir kısmını ibâdetle geçirmektir. Muayyen bir vakit içerisinde geceleyin kalkıp ibâdet etmekle o gece ihya edilmiş olur da, denmiştir.
İki bayram gecelerinde Tekbir getirmek müstahabdır. Fıtır (Ramazan) gecesi için, güneşin batışından itibaren imam bayram namazını kıldırmaya kalkıp iftitah tekbirini alıncaya kadar geçen zaman içinde tekbir getirmek müstahabdır. Ayrıca namazların arkasında ve diğer hallerde de tekbir getirmek müstehaptır. İnsanların kalabahklaştığı yerlerde, yürürken, otururken, yatarken, yolda, mescidde ve yatarken çokça tekbir getirilir.
Kurban bayramı için, Arefe günü sabah namazından sonra başlayarak dördüncü günün ikindi namazının sonunda tamamlanmak üzere her farz namazdan sonra tekbir getirilir. (Hanefî mezhebinde bu tekbirlerin yapılması vacibdir). Dördüncü günün ikindisinden sonra gelecek namazlar akabinde tekbir getirilmez. Sahih olan ve uygulanan iş budur. Gerçi bu konuda, hem bizim mezhebimizde, hem de diğerlerinde meşhur ayrılıklar vardır; fakat endoğrusu, bizim söylediğimizdir. Bu hususta Beyhakî’nın Sü-nen’inden rivayet ettiğimiz hadîsler vardır. Ben bunların hepsini hadîs olarak ve mezheb görüşleri olarak “mühezzeb” şerhinde açıkça anlattım ve tekbirle ilgili işleri ayrmtılarıyle söyledim. Ben burada, özet olarak tekbirin esasına işaret ediyorum.
Bizim (Şafiî) alimlerimiz demişlerdir ki, tekbir sözü şöyle demektir:
“Allâhu ekber, Allâhu ekber, Alîâhu Ekber“
“Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir” bu şekilde arka arkaya üç kez tekrarlanır. Her istenildiği zaman böyle söylenir.
İmam Şafi’î ve arkadaşları demişlerdir ki, şu sözler ilâve edilirse güzel olur:
“Allâhu ekber kebîri, ve’l-hamdü lillâhi kesîrâ, ve sübhânellâhi bük-raten ve esîlâ, lâilaheillâlîâhu velâ na’büdu illâ iyyâhu, muhlisinelehu’d-dîne ve lev kerihe’l-kâfirûn, Lâ ilahe illâllâhu vahdehû. Sadaka va’dehû ve nasara abdehû ve hezeme’l-ahzâbe vahdehû lâ ilahe illâllâhu vallâhu ekber.”
“Allah yüceler yücesidir. Çokça hamd Allah’a mahsustur. Akşam sabah Allah’ı noksanlıklardan tenzih ederiz. Allah’dan başka İlâh yoktur. Müşrikler hoşlanmasalar da, dinde ihlâs sahihleri olarak yalnız O’na ibâdet ederiz. Allah’dan başka ilâh yoktur; yalnız O vardır. Verdiği sözde sadık olmuştur, kuluna yardım etmiştir ve yalnız kendi kudreti ile düşman birliklerini perişan etmiştir. Allah’dan başka ilâh yoktur, allan her şeyden büyüktür.”
âlimlerimizden bir kısmı demiştir; insanların âdet edindikleri şu şekil üzere tekbir getirmekte bir beis yoktur;
”Allâhu ekber. Allâhu ekber (Allâhu ekber) lâ ilahe illâllâhu vallâhu ekber, allâhu ekber ve lillâhi’l-hamd.”
“Allah her şeyden büyüktür, allan her şeyden büyüktür (Allah her şeyden büyüktür). Allah’dan başka ilâh yoktur, Allah her şeyden büyüktür. Allah her şeyden büyüktür. Hamd Allah’a mahsustur.”
(Hanefî mezhebinde, Kurban bayramının arefe sabahında başlayıp bayramın dördüncü günü ikindi namazının sonunda tamamlanmak üzere geçen yirmi üç vaktin farzlarından sonra tekbir getirmek vacibdir).
Tekbir getirilen yirmi üç vakta ait günlerde kılınan her türlü namazdan sonra tekbir getirmek (Şafi’î mezhebinde) meşrudur, kılınan namaz farz olsun, nafile olsun, cenaze namazı olsun, kaza namazı olsun, adak namazı olsun, hüküm aynıdır. Bu namazların bir kısmında ihtilâf varsa da, onları ayrıntılı olarak anlatma yeri değildir, burası. Ancak benim söylediğim sahîh olanıdır. Fetva bunun üzerinedir ve bununla amel edilir.
Eğer imam, kendisine uyanın görüşüne aykırı oîarak bu teşrik (tekbir getirme) günlerinde tekbir getirirse, yahud aksine olarak, kendisine uyanın görüşüne zıt şekilde tekbir getirmezse, imama uymuş olan kimse, bu hallerde imamın yaptığını yapar mı? Alimlerimiz bu hususta iki görüşe sahib olmuşlardır:
Bunlardan sahih olanı, imama uyan kimsenin kendi görüş ve inancına göre hareket etmesidir; çünkü imam selâm verdikten sonra, imamla ilgi kesilmiştir; artık ona uymak gerekmez. Fakat bayram namazı içinde imam ziyâde tekbir aldığı zaman, imama uyan kimsenin mezhebinde olmasa bile, ona tabî olması gerekir; çünkü namaz içinde imama uymak zorunluğu vardır.
(Hanefî mezhebinde, bayram namazlarının ilk farz tekbirlerinden sonra birinci rekâtta kıraattan önce üç tekbir ve ikinci rekâtta kıraattan sonra dört tekbir almak vacibdir. Şafi’î mezhebinde ise) bayram namazında, kıraattan önce zaid tekbirleri getirmek sünnettir. Birinci rekâtta, iftitah tekbirinden başka yedi tekbir alınır.İkinci rekâtta, secdeden kalkma tekbirinden başka, beş tekbir alınır.
Birinci rekâtın tekbirleri, istiftah (Sübhâneke) duasından sonra ve ki-raattan önce olur. İkinci rekâtta da, kıraata başlamadan önce tekbirler alınır. Her iki tekbir arasında:
“Sübhâneelîahi, velhamdü lillâhi ve lâ ilahe illallâhu vallâhu ekber.”, demek müstahabdır. Alimlerimizin çoğu böyle demiştir. Alimlerimizin bazısı da, şöyle söylenir, demişlerdir:
“Lâilahe illallâhu vahdehû. Lâ şerîke Iehu. Lehülmülkü ve lehülham-dü biyedihil-hayru ve hüve ala külli şey’in kadîr.”
Alimlerimizden Ebû Nasır b. Sabba’ ve diğerleri demişlerdir:
İnsanların âdet edindikleri şu şekilde söylemek güzeldir:
“Allâhu ekber kebîra. Velhamdü lillâhi kesîrâ. Ve sübhânellâhi bükre-ten ve esîlâ.”
Bütün bu sözler birer kolaylıktır, bunlardan biri üzerinde durmak ve ona bağlanmak yoktur. Bu zikirlerin tümü terk edilmiş olsa ve ayrıca yedi ve beş tekbir terk edilse, namaz sahih olur ve sehiv secdesi gerekmez; (çünkü Şafi’î mezhebinde bu tekbirler sünnettir. Fakat Hanefî mezhebinde vacib olan tekbirin terkinden sehiv secdesi gerekir.) ancak fazilet kaçırılmış olur. Sahîh olan görüşe göre, bayram namazının kıraatına unutarak tekbirleri almadan başlansa, tekbirleri almak için geri dönülmez. İmam Şafi’î Hazretlerinden rivayet edilen zayıf bir görüşe göre, tekbirlere dönülür.
Bayram namazının hutbelerine gelince, ilk kısım hutbede dokuz ve ikinci kısmında yedi tekbîr getirmek müstahabdır.
Bayram namazlarında müstahab olarak okunacak surelere dair bilgi, “Namazın zikirleri” bölümünde daha önce açıklanmıştı. O da, şudur: Birinci rekâtta, Fâtiha’dan sonra “Kâf” suresi, ikinci rekâtta “kamer” suresi okunur yahud istenirse, ilk rekâtta “El’A’lâ” suresi ve ikinci rekâtta “Gâşiye” sûresi okunur ki, bunları okumak müstahabdır.
İMAM NEVEVİ – Dualar ve zikirler.